çoğunlukla zararsız.

07/03/2013 at 21:27 (yazımsı)

adının geçmiş bir zamanda olması ne kadar ironik aslında. saniyeler içinde bir daha asla geri gelmeyeceğini bildiğini her seferinde onaylatıyor. gözlerinin önünde yükselip kaybolan uçağını ve nafile çabanı hatırla. tam olarak anlayacaksın. akan suyu durdurmak oysaki, ne mümkün?

arthur, sen nasıl yorumlarsan yorumla. metafiziği de, radyoaktivitesi de, kimyası da sanki benim ellerimde. olmasam olmayacak? basit aslında, var olmayan kara kediyi arıyoruz hepimiz karanlık bir odada. merak bizi öldürüyor ama en başta, kediyi değil. ve zaten yarıömrümüzü çoktan devirmişiz. ışıldasa bulurduk hiç olmazsa, ve olsaydı tabii. hiç umut yok, göründüyse patlayacak.

o zaman fark etmiştin aslında, “oniki nisan ikibiniki”. ama geri dönememek için bile bir yola başlamak gerekir. izafiyeti her noktadan fışkırıyor işte. o zaman çok geçti, şimdi ise çok geçti. nasıl bir zamansızlık zihnini meşgul eden? gölgelenmiş kesitlerinde -hala- bilmediğin şeyler var. üzerine deste değil iki düzine koysan değişen bir şey olmayacak. çünkü dedim ya, varlığı bile geçmiş bir zamanda. yokluğu sonsuz boşluk?

bu kez yanılsamaktan bile aciz. rutinin güveni korkunç bir sıcaklıkla etrafını sarmadan, sıcaktan bu kadar korktuğunu bilemezdin. siyah ve tekrarlı hayallerde şekerleme yaptığını san sen! bu, yerçekimli bir karanfil değil. miden de, aklın da şu kadarcık kalmasın. yakından baktığında bulanık, uzaklaştıkça netleşiyor. bense uzak gözlerimi kaybetmişim.

şimdi, diğer her andan daha kaçınılmaz. sonra gibi belirsiz de değil üstelik. yapamayacağına inandığın her şeyi değiştirmek için tek bir şansın olsa bu “şimdi” olurdu.  varlığının geçmiş olması onun bile umrunda değilken hala bir şansın var. tabii bu daha sonra mavi-yeşil renkli bir yuvarlağa dönüşecek önemsiz bir gaz ve toz bulutunun hangi ilkel canlısını ilgilendiriyorsa.

42

Yorum bırakın