günlerin köpüğü

28/02/2008 at 17:29 (günlüğümsü)

kopan bir ipe, sımsıkı bir düğüm atarsanız , ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. ama ipe her dokunuşunuzda , canınızı acıtan tek nokta , yine o düğümdür.

bu sözle başlamak istedim bu günlüğe.
evet bitecek bu günler. sımsıkı bir düğümle kendimize bağlayalım hayatı, sevgimize bağlayalım birbirimizi kopmamamacasına. öyle çok sevelim, öyle çok sevilelim ki sonunda düğümümüz bile acıtamasın canımızı, kahve kokusu gibi, yıllanmış şarap gibi kalsın acılar anılarımızda. ve bir gün öylesine biz olalım, öylesine birlikte olalım ki tek olalım iki kişilik.
anlatamadıklarımızı anlayalım, yarım yarım bir bütünü oluşturalım. kendimizden fazla sevelim, hep sevelim.

nerden çıktı bu duygusallık bilemiyorum. ama ağlamak istedim şimdi. gitmek istedim hiç bilmediğim bir yere, bir de denizi görmek istedim doyasıya ama sadece görmek ve kokusunu içime çekmek… belki moda’da belki bebek, belki de boğazda… ama yapamam ki. hep bir engelimiz var değil mi? hep bir kelepçemiz var görünmeyen bileklerimizde, ya da boynumuza takılı görünmez bir tasma… her günün bir öncekinden ne farkı var ki? konuştuklarımız gizli, yaptıklarımız sınırlı, kavgalarımız bile kendimizle… neye karşı savaştık söylesene. offf içim sıkılıyor. bir değişiklik istediğim için bütün bunlar biliyorum ama o kadar korkuyorum ki, yapmak istediğim değişikliğin ne olması gerektiğini bile bilemiyorum. kötüyüm ben bu aralar. birilerine ihtiyacım var sanırım ya da en eskilerime. değerini gerçekten şimdi anlıyor insan elini uzattığında orda olduğunu bilmek ne demekmiş. ve ağlayamıyor bile istediği zaman. hep dolu gözler, hep dolu kalp… bir türlü boşalmıyor. sarılıp ağlamak istesem… her şey sahte sanki. her şey yapmacık, samimiyetsiz…

gitmeyelim hiç, hep biz kalalım. söz verelim birbirimize. sahtelerin altın kaplaması eskirken altından görünen paslı demir parçaları gibi olmasın bizim saf altından kalplerimiz. ve görünmeyen bağımız sadece görünmez olsun, hissedilemez olmasına izin vermeyelim. sonsuzluk kadar yakın olalım, sıfır kadar uzaklarda. mutluluk gelsin bir gün bembeyaz elbisesini giyip, pamuk bulutlardan arabasına bindirsin bizi. gezmeye çıkarsın bilmediğimiz uzaklara. dolunayın önünden geçelim, sonra yıldızlar yanaklarımızdan öpsün. kuyruklu yıldızlar kayarken tutulan dilekleri duyalım ve dua edelim hep bizim için ve bizim gibilere.

mutluluk çok mu uzak her zaman? daha kaç mutsuzluk, kaç üzüntü, acı gerek?? kim bilir belki de benim gibi bir dileği olan biriyle birliktedir şimdi bembeyaz elbisesi üzerinde. uçuşurken kanatları denizin üstünde martılarla, o da denize değen beyaz elbisesini temizlemeye çalışıyordur, temizlediği gibi soluğu bizim yanımızda alır belki kim bilir? çok uzak olmasın. sevinilecek günlere geri dönmeye ihtiyacım var en acilinden.

bekliyorum..

Kalıcı Bağlantı 2 Yorum

her yerde kar vaar!!

18/02/2008 at 21:32 (günlüğümsü)

e ne oldu şimdi? ben ki aylardır bir iki iri kar tanesi görmek için her fırsatta keşke şöyle güzeeeel bi kar yağsa da izlesem penceremden diyorum, iki gündür anca kesilmiş olan kar yağışından hiçbir şey anlamadım. aylarca evde boş boş otururken yağmayıp işe başladığımın ikinci haftasında yağan kara acayip gıcık oldum. penceremden de sokak görünmüyor zaten, karşı duvarı ve yarım metrekarelik gökyüzünü görebiliyorum. sabahın köründe uyanıp 10 dakika yürüyüp servisi beklediğim yere gidene kadar kısmen dönüştüğüm kardan adam modeli servisin gelmesini de 10 dakika beklememle tamamlandı. ıslak ve beyaz bir şekilde bindiğim servis her zamankinden çok daha az trafik olan köprüye doğru ilerlerken ben kargaların kahvaltı saatine münasip gelen bir saatte şimdi sıcacık yatağımda uyuyor olma ihtimalim dururken acaba burda ıslanmış ve üşümüş olarak ne yapmaya çalışıyorum diye düşünmeye başladım. iş yerine geldiğimde ise sadece elli kişinin işe gelebilmiş olduğunu öğrenip bu güzel beyaz günde sıcacık evimde oturup keyif yapıyor olabilirdim b.k vardı geldim şuraya diye içten içe söverken bir yandan da ıslak paçalarımı kurutmaya çalıştım. daha paçalarım bile kuruyamadan malum karşıda yaşayanları düşünen pek muhterem insan kaymakları müdürümüzden o haber geldi, işten tam 1 saat 45 dakika erken çıkıyorduk. fakat bu beni mutlu etmeye yetmemişti. sabah uykusunu alamayınca sinirlerine hakim olmakta zorlanan her bünye gibi içten içe söylenerek yine o servis denilen yamuk minibüsün yolunu tuttum. köprüde trafik olmaması ise içten içe ettiğim küfürlerin katsayılarında düşüşe sebep olsa da yarın yine aynı şeyleri aynı şekilde yaşayacağımı bilmenin verdiği sinirle burdan eşitliği yine de sağlamış oldum. az önce sokağı gören salon penceresinden baktığımda gördüğüm manzara ise, kırk yaşında ama çocuklar gibi şen, kartopu oynayan bir teyze olmak varmış şu dünyada sözlerinin dudaklarımdan dökülmesine sebep oldu. erken yaşlandım be günlük! beni bu hayat yıprattı. içimdeki çocuk ölmesin diye ona her gün şeker almam bir şey ifade etmiyormuş meğer. hayat şartları öldürüyormuş o çocukları. itirazım var huleyynnn!

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

düşünme

11/02/2008 at 00:33 (günlüğümsü)

hayır sen beni düşünme. aman sakın düşünme aklına kötü şeyler gelmesin. ben kendi hayatımın zorluklarını kendi başıma yaşarım. aman sakın senin canın sıkılmasın. burda benim sana en çok ihtiyacım olduğu zamanlarda seni aramaktan, sana bunu söyleyebilmekten çekineyim. sürekli rahatsız ve hastalıklı bir şekilde dolanayım ortalıkta ama sana söyleyemeyeyim düşünüp de aklına kötü şeyler getirmeyesin diye. elim ayağım titresin sana mutlu rolü yapayım. kendimden bıkıyorum mütemadiyen.
sonra geçiyor yine. pffff:S

Kalıcı Bağlantı 1 Yorum