hayat güzel, dünya güzel.. kafam? o da bu işin içinde..

24/02/2009 at 03:19 (günlüğümsü)

karanlık çöküyor ya birden günlük, anlıyorum ki ömrümden bir gün daha geçmiş. oldum olası severim ben karanlığı. gözümü kapamadan hayal görmenin yoludur ya, ondan belki…

aklıma geliyor bazen, hatırlıyorum da, ne küçüktük, çocuktuk ya hani, parlak birer yıldızdık. her şey bizi şaşırtabilirdi, aynı küçük sophie’nin merak edişiyle heyecanlanırdık hayat hakkındaki her şeyden. çitleri aşıp yolumuzu görmeye çalışırdık evet. sonra ne oldu? enteresan işler, mesela artık parklar bizi ilgilendirmedi, disneyland silik hatıraların başrolünü kaptı, ama hepsi nostaljik birer kutu oldu hayatımızda, büyük hissettiğimizden emin olamadık, ama açtırmadık da.

biri sana bu kadar benzediği için ondan nefret ettiğin oldu mu senin? benim oldu evet.. benzemek başka bir şeyleri farklı kıldığı için onu öldüremedik de. ve evet ölse suçluluk da duyardık eminim. affetmeyi öğrendik ama her zaman beynin bir yerlerinde küçük karanlık bir kıvrım kalabilir..

georgia soruyor ally’e, sorunlarını herkesinkinden büyük kılan ne diye. ally cevap veriyor, “çünkü onlar benim”. bu beni tedirgin ediyor evet, çünkü ben olsam ben de aynısını derdim eminim.

hayatımda aldığım en güzel doğumgünü hediyelerinden birini yaşıyorum günlerdir. hediye nasıl yaşanır? şu an olduğu gibi, bu modda, bu hislerle. bitirmek istemez ya insan, anlık heyecanı, işte böyle hissediyorum, ne garip.. tamamını yaşamak, görmek için sabırsızlanırken, bitmesini istemiyorum gibi bir şeyler.

açıkçası niyeyse içimden burdan sonrasını başka türlü anlatmak geliyor, ama yapmayacağım.

son günlerde kafamda dönen tek bir şiir oluyor nedense, “yanılıp yakana bakışımı taktığında”. sanki yüz yıl geçmiş gibi bu kitabı okuyalı, sanki onca yıl geçip gitmiş ama ben hep böyleymişim gibi.

kafasını melankoliye sokmak isteyecekler için burada epey bir yer açıldı sanırım evet, ama amacım aslında bu değildi:)

birinin olmak, birinin yaşamında olmaktı belki yazacağım şey, şu an emin değilim. sanırım şöyle diyecektim: bırak kadının olayım. hah evet! doğru! sen anlarsın ya, öyle işte. daha da ne diyeyim, ben senu sevduğumi da dunyalara bildirdum

ha bir de, bu günlüğü şu sözlerle bitirmek isterim;

hayranım sana, sabrına
sakince karşımda durup
meydan okuyan o tavrına, varlığına
korkmuyorum ruhumdaki fırtınada boğulmaktan
karanlıkta yollarımı kaybetmekten..
biliyorum kurtarırsın beni sen…

işte böyle günlük, benden bu seferlik bu kadar.

öperli, severli,

senin,

xxx

kedi.

Kalıcı Bağlantı 1 Yorum

olgunlaşma enstitüsü..

17/02/2009 at 14:51 (günlüğümsü)

büyümek bir anda da olabiliyormuş meğer günlük. insan “gördün mü bak büyüdüm işte” diyebiliyormuş kendi kendine. anlık ve beklenmeyen bir şekilde gelebiliyormuş bu.

insan ölüme en çok yaklaştığını hissettiği bir anda çözebiliyormuş her şeyi.. yaşadıklarını idrak edemeden, sadece o an için belki de üzerinde kan olmadığından, vücudu tek parçayken ve bir yerleri acımadan nefes alabiliyorken “iyiyim” demenin ne kadar büyük bir lütuf olduğunu anlayamıyormuş da, sonrasında farkediyormuş.

öylesi bir anda yanındaki kişiye duyduğu güven insana “artık ölsem de gam yemem” dedirtiyormuş meğer..

ve en garip olan şey ise efsane gibi anlatılıp durulan film şeridi gibi gözlerin önünden geçip giden hayatmış. gerçekten böyle bir şey varmış. insanın işte ölüyorum dediği andaki tek üzüntüsü ise bomboş bir hayatım olmuş, üzülmekten, sinirlenmekten başka bir şey yapmaya fırsat bulamamışım, en güzel günlerimi öylesine saçmalıklarla heba etmişim diye düşünmesiymiş.

meğer hayatta sinirlenmeye, üzülmeye daha da beteri kalp kırmaya değecek o kadar az şey varmış ki…

affettim kızdığım herkesi, olan, biten, üzen, kıran her bişeyi. üstüme cuk oturmuş olan ruhani sükuneti ise çok sevdim. uslu bir kızım artık ben, asabiyetimi aldırdım dün, ruhum huzur buldu. yersiz neşem bakî tabi evet ama sadece o kadar.

yaşadığımız her an belki de sonuncusu, gördüğümüz her silüet, konuştuğumuz, dokunduğumuz her insan belki de sonrasız. sonralar belki yalan, gelecek belki çok yakında sonlanacak.

kuşlar gibiyim artık. içimden cam parçaları çıkınca ilahi bir güçle kendime itildim, kendimi buldum. olur olmaz her yerden çıkan cam parçaları korkutmuyor şimdi beni. güçlüyüm çelik kadar. cam parçalarımı saklıyorum. olmaz ya hani, ama olur da unutursam bunları diye. bana hatırlatsınlar diye. gerek kalmayacak biliyorum ama yine de anıları seviyorum.

rüyama ithafen; vanilya ve şekersiz kek olmaz, sakın öyle bir şeye kalkışma.

öperli, severli,

kedi,

xxx

Kalıcı Bağlantı 4 Yorum